“Bir yerden bir yere uçuyorsa kuşlar, mevsimler değişmiştir, insanlarda.”[1]
Zaman; bir işin, bir oluşun içinden geçtiği ya da geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakittir. Belirlenmiş olan andır.
Belirlenmiş olan o an gider ve yerine yeni bir zaman dilimi gelir. Bir önceki an ve içindeki her şey, şimdiki zaman ve içindeki her şeyle aynı değildir.
Zaman; insandan ve kendine bağlı her şeyden bu değişimleri doğal bir süreç olarak kabul etmesini ve uyum sağlamasını bekler. Bunu yapamayan, değişime ayak uyduramayan bireylerin karşılaşabileceği sosyolojik ve psikolojik sonuçlar kaçınılmaz olur.
Bu kabullenmeyi başarabilenler; Zümrüdüanka kuşu gibi daha güçlü yeniden doğanlardır.
ZÜMRÜDÜANKA EFSANESİ
Zümrüdüanka kuşunun dilden dile dolaşan efsanesine göre: “ölümünün yaklaştığını hissetmeye başladığı an kendisine kuru dallardan bir yuva yapar. Yuvasını yapışkanlı bir maddeyle sıvar ve içinde oturup yanarak ölmeyi bekler.
Güneş, tüm gücüyle en tepeye oturduğu an, saçtığı ihtişamın yanında, kavurucu ısısıyla da Anka kuşunun yuvasını yakmaya başlar. Bilge Zümrüdüanka, alevler içinde sessiz bir direniş ve aktif bir sabır ile gözlerden uzak, yanarak kül olur. Bir süre sonra ihtişamlı bir şekilde küllerinden yeniden doğar…”
Mitoloji ve edebiyatta kadın; göstermeyi başardığı aktif sabrı ve güven duygusuyla eşsiz, ihtişamlı bir efsane olan Anka kuşuna benzetilmiştir.
KADIN VE ZÜMRÜDÜANKA BENZERLİKLERİ
-Yeniden Doğuş ve Değişim iki efsanenin arasındaki en büyük benzerliklerdendir. Aynı zamanda da kolay olmayan, çok sancılı ve uzun zaman alabilecek bir süreçtir.
Anka kuşu, ölümün ardından yeniden doğuşu temsil ederken, kadınlar da yaşamları boyunca birçok zorluklarla karşılaşarak geçirdikleri değişim ve dönüşümü sergilerler.
Çoğu kadın yaşadığı deneyimlerden güçlenerek ve büyüyerek çıkmayı, yeni başlangıçlar yapabilmeyi, tükendim dediği yerden yeniden ayağa kalkmayı başarmıştır.
-Anka kuşu, zorlu koşullara sabır göstererek nasıl güçlü ve başarılı olmuşsa, kadınlar da yaşamlarında karşılaştıkları engellerle mücadele ederken güçlü, dirençli ve başarılıdırlar.
-Kadınlar; çoklu düşünebilen, çok farklı derinliği olan, anlaşılması biraz zor ve gizemli varlıklardır. Tehlikelere ve engellere karşı güçlüdürler. Hayatta kalma mücadelesinde bir akrep gibi kolay kolay pes etmez ve kendi zehrinden şifa bulabilirler. Tıpkı ateşin içinde sabırla yanmayı bekleyen Anka kuşunun gizemli ve derinlikli tarafı gibi.
-Zümrüdüanka kuşu; zümrüt yeşili parlak, göz alıcı tüyleri, geniş, güçlü kanatlarıyla, zarifliğiyle, saf, eşsiz güzellik ve estetiğin sembolüdür.
Kadınlar da güzellik ve estetik kavramlarını ifade eden varlıklardır. Her kadın benzersiz fiziki yapısı yanında, kendi içinde, kendine has bir güzellik ve estetik taşır. Güçlü kadınlar için estetik; kendi benzersizliklerini ve tarzlarını ifade etmek için bir araçtır.
-Anka kuşu, yaşam döngüsünde hayatın değişkenlikleriyle başa çıkma konusunda bilgeliğiyle tanınır. Kadınlar da bu konuda bilge birer öğretmendirler. Hayatın değişen şartlarına daha çabuk uyum sağlayabilen, yeni bir hayat kurabilen, zor şartlarda esneklik gösterebilen varlıklardır.
YENİDEN YARATILAN ZAMAN VE YENİLENEN KADIN
Kadınlar, kendi hikayelerini yazarken, zamanın ve yaşamın akışına meydan okuyarak, sonsuz bir dönüşümün parçası olurlar.
Zaman, kadının hayatında derin izler bırakır. Kadınlar için değişim rüzgarları her dönemde farklı şekillerde eser ve farklı yönlere savurur. Savrulmaların getirdiği zorlukların sonucu gelen değişim, gelişim, dönüşüm kaçınılmazdır. Her dönüşüm; kadınları daha güçlendirir ve özgürleştirir. Bu süreç kadın için çok zordur ama bazen de zorunludur.
Zümrüdüanka kuşu gibi kadınların da iç dünyalarında, kuru dallardan inşa ettikleri, kimsenin görmediği yuvaları vardır.
Zor olan; yürek yangınlarıyla yuvalarının yanmasını izlemek. Zorunlu olan ise; sessizce yeniden doğuşu, yeniliği deneyimlemek ve küllerinden yeniden doğmaya çalışmaktır.
Yeni; “bir öncekinin yerine gelen ve o güne kadar söylenmemiş, görülmemiş, gösterilmemiş, düşünülmemiş olan” demektir.
Tam da bu yüzden sancılıdır yenilenmeyi kabul etmek. Alıştığın o eski yoktur artık. Zorlu değişim fırtınasında eski gitmiş yerine yenisi gelmiştir.
Kabullenmesi zor olsa da kadın gönüllü veya zorunlu olarak göç ettiği, yeniden başladığı hayatında; o diyarların kanunlarına, sosyolojik yapısına göre şekillenecek, yetenekleri o coğrafyanın şartlarında gelişecek ve inkişaf edecektir.
Eskiyi yani artık olmayanı geri getirmek için zorlamak ise; fıtri değildir ve sebepler dairesine terstir. Hem de imkansızdır.
Bu yüzden kadınların yenilenmesini ve değişimini kabul etmek; daha adil, eşitlikçi ve kapsayıcı bir dünya için sadece bir zorunluluk ve gereklilik değil, aynı zamanda tüm dünyanın ihtiyacı olan bir sulh yoludur.
Bu yolda; eski ve yeni her şeyin, gerçek sahibinin dairesinde olduğunu bilmek, kabul etmek ve güvenmek inanan insan olmanın şartlarındandır. Yaratıcıya iman ve güven, yenilenme yolundaki bu süreci kolaylaştıracaktır.
Her daim sulh ve sevgiyle dolu yarınlar dileğiyle…
FİLİZ YILMAZ ÖZCAN